25 Aralık 2011 Pazar

Hukuk Terimleri


Belki de sitemizi okuyanlar yazılarımızın çoğunda hukuki net sitesini görüyorlardır. Nedir bu hayranlık diyebilirler. Ancak hukuk konusunda bu nadide sitenin her yerinden ayrı bir hukuk bilgisi fışkırdığından neredeyse başlıca yararlanılan kaynağımız oldu.
Bugün hukuki neti incelerken hukuk terimleri şeklinde bir link görüp tıklayınca karşıma hukuki terimler ile ilgili forumlar çıktı. Daha öncehttp://www.turkhukuk.info/turk-hukuk-sozlugu.html linkinde tanıttığımız hukuk sözlüğünden farklı olarak her kelime ile ilgili tüm forumlar geliyordu hukuk terimlerinde.
Hukuk terimleri dizini adresi ise şurası : http://www.hukuki.net/tags/
Ve işin ilginç yanı en çok yazılan terimler ise şunlar:

Türk Hukuk Tarihi ve hukuk düzeni




Bilinen ilk Türk Devleti’nden bu yana Türk Milleti’nin Hukuk Duzeni ile ilgili bilgiler
Islamiyetten önce Türk Hukuk ve Devlet Yapısı :
Ülke hükümdar ve ailesinin ortak malıdır. Hun Imparatoru Mete ülkeyi üc kısıma ayırmış, batıda Tigin, merkezde Hakan ve doğuda Velihat Tigin olarak örgütlenmiştir. Ancak daha sonra Türk Devletleri doğu ve batı olarak örgütlenmiş ve Hakanlar doğuda, Yabgular batıda hüküm sürmüşlerdir. Üstünlük doğudaki Hakandadır. Karar organı Kurultay’dır. Kurultayın uyeleri Hakan, Yabgu ve Boy Beyleri’dir. Kurultay, yıilda iki kez toplanırdı. Burada devlet işsleri görüşülür, göçler organize edilir, devletle ilgili davalara bakılır ve savas ve barış kararları alınırdı. Bu kurumu Hakan denetlerdi. Bu kuruma Türklerdeki ilk meclis de denilebilinir.


YARGIDA GÖREV YAPAN MEMURLAR



Yargı denince akla ilk önce hakimler gelir. Bunlar, çalışmaları esnasında bir çok kişi­nin yardımına ihtiyaç duyarlar. Osmanlı devleti hakimleri ve yargılamada görev alan yardımcı ele­manları şunlardır;  
A- Hakimler
Hakim, yargılama görevini yürüten asıl memurdur. Hakimin her yönüyle güvenilir ol­ması, görevini yaparken maddi ve manevi baskılar­dan uzak olması gerekir.
1- Hakimde aranan özellikler

OSMANLI DEVLETI CEZA YARGILAMASI




Avrupa’da, 18. asra kadar sanık ile suçlu birbirine karıştırılır, sanığın suçsuz olması ihtimali gayeye aykırı sayılırdı. 18. asrın ikinci yarı­sında, zamanın felsefi ve liberal akımlarının tesiri ile, sanığın korunması saf­hasına ulaşıldı. Bu şekilde, devlet kudretinin kötüye kullanılmasını ön­leme ve ferdi koruma gayesi güdülüyordu. Sanıkları suçlu görme ve cezalandırma temayüllerine karşı bir tepki olan bu ikinci safhanın sembolü, “Sanık, suçluluğu sabit oluncaya kadar masum sayılır.” il­kesiydi. Bu ilke daha sonra insan hakları sözleşmesine girmiştir.